Cumhuriyet meydanında yapılan program, saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başladı. Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman’ın, Yalova Belediyesi adına şehitler anıtına çelenk bırakmasının ardından yaptığı konuşmada şunları söyledi; “Yalova’nın düşman işgalinden kurtuluşunun buruk kutlamasına katılan herkese çok teşekkür ediyorum. 51 yaşındayım hayatımın en zor konuşmalarından birini yapmakla karşı karşıyayım. Ben doğaçlama konuşmayı seven bir insanım. Akşam bugün yapacağım konuşma için bir şeyler kaleme almak istedim. Ancak içinde bulunduğumuz durum nedeniyle neyi konuşacağım neleri kaleme alacağım farklı farklı duygular git geller yaşadım. Coğrafya olarak stratejik, jeo politik çok önemli bir bölgedeyiz. Dün bu toprak üzerinde dahili ve harici düşmanların birçok hesapları vardı. Bugün yine var yarın yine olacak. Burada Türk Milletine büyük görevler düşüyor. Biz özellikle gençlerimizi bilinçlendirmek zorundayız. Millet olgusunu, birlik ve beraberliği doğru ve gerçekçi olarak onlara aşılamalıyız. Türk Milleti, Mondros Ateşkesi sonrasında tarihinin en büyük tehdit ve tehlikesiyle yüz yüze kaldı. En acılı, en felaketli günleri yaşadı. Türk Milleti, hemen hemen her şeyin bitmiş gibi göründüğü sıradai kendisine biçilmek istenen kadere, üstün bir bilinçle karşı koydu. Üzerinde oynanmak istenen tüm oyunları bozan, düşmanlarını hayal kırıklığına uğratan olağanüstü bir dinamizm sergiledi. Bu başarı kuşkusuz temelde Türk kahramanlığına, yüksek kültürüne dayanıyordu. Ancak bunda milletimizin en çok ihtiyaç duyduğu bir sırada Atatürk gibi bir kahramanı bağrından çıkarabilmesi de çok önemli bir etken olmuştur. Tarihin yaşama kabiliyeti olan bir milletin hakkını inkar ettiği görülmemiştir. Şu satırlar, Türk Milleti’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki yiğit ruhunu çok güzel anlatır. Yunan Efzun Alayı, askeri mahfel önüne geldiğinde genç, uzun ve yağız bir delikanlı sokağın başına çömeldi. İlk kurşunu sancağı taşıyan Yunan erini yere serdi. Daha sonra mavzeri tamamen boşaldı. Sonra sokağa dalıp 200-300m geriledi. Sonra tekrar çömelip ateşe devam etti. Cephanesi bitince civar pencereden bakan yaşlı kadına ‘Nine gördün ya, yarın ahirette şahidim sen ol, kurşunum tükendi, onun için geri çekiliyorum’ diye seslendi. Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktığında üstü başı yırtık, pabuçları çatlak, silahsız bir erle karşılaştı. Er ağlıyordu. Asker ağlamaz arkadaş, sen neden ağlıyorsun diye seslendi. Asker toparlanarak selam verdi. Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti, silahımızı aldılar, ben şimdi toprağımızı işgal eden düşmanla nasıl savaşacağım diye cevap verdi komutanına. Mustafa Kemal Paşa’da üzülme çocuk, gel benimle dedi. İşte Türk askeri bu. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Ilıca’daki bir mola sırasında karşılaştığı köylünün sözleri de, Türk insanının düşmanı toprağını işgal ettiğindeki ruh halini çok güzel anlatır. Köylü derki; duydum ki Erzurum’u Ermenilere vereceklermiş. Hani kimin malını kime veriyorlar. Onu anlıyayım diye geldim. İşte bu da Türk Milleti. Türk Milleti, Kurtuluş’unda varını yoğunu ortaya koymuş ve bir kahramanlık destanı yaratmıştır. Bu kahramanlık destanlarından bir tanesi de Yalova’da yaratılmıştır. Bölgede Yunan işgalinin başlamasıyla birlikte Yalovalılar bir araya gelip, küçük müfrezeler kurarak direnmeye başladılar. Osmanlı arşivlerine göre bu coğrafyada 9143 kişinin şehit edildiği geçer. Yunan ordusunun doğuya kuvvet kaydırması üzerine Yalova Bağımsız Bölüğü unsurları, 19 Temmuz 1921’de Yalova’ya girmiştir. Bağımsız Yalova Bölüğü, bir sene sonra Büyük Taarruzun ardından başlayan Takip Harekatında Gemlik, Mudanya, Bandırma ve Erdek’in alınmasında bir kahramanlık destanı yazmıştır. Bunu yapan Türk Milletinin kahraman evlatlarıdır. Atatürk Millet tanımını şu tespit ve değerlendirmelerle anlatıyor halka. Zengin bir hatıra mirasına sahip bulunan, beraber yaşama konusunda ortak arzu ve istekle samimi olan, sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden meydana gelen topluluğa millet adı verilir. Bu tanım incelenirse, bir milleti oluşturan insanların ilişkilerindeki kıymet, kuvvet ve vicdan özgürlüğüyle insani duyguya gösterilen saygı kendiliğinden anlaşılır. Gerçekte geçmişten kalan ortak zafer, gelecekte gerçekleştirilecek aynı program, beraber sevinmiş olmak, beraber aynı ümitleri beslemiş olmak, bunlar elbette bugünün medeni zihniyetinde diğer her türlü şartların üstünde anlam ve kapsam kazanır. Bizim milletimiz vatanı için, hürriyeti için, egemenliği için fedakar bir halktır. Bunu dünde bugünde ispat etmiştir. Ölmek isteyen bir milleti hiçbir kuvvet kurtaramaz. Türk Milleti ölmek istemez, o daima yaşayacaktır. Türk Milleti yüzyıllardan beri hür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı, yaşamın bir gereği olarak dönüşmüş bir kavmin kahraman evlatlarıdır. Bu millet bağımlı yaşamamıştır. Yaşayamaz ve yaşamayacaktır. Biz, ırk, din ve kültür yönünden tek vücut, birbirine karşı saygı ve özveri dolu duygular taşıyan, yazgısı ve çıkarları aynı olan bir toplumuz. Ve biliyoruz ki bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğruna ölen varsa vatandır. Son olarak geleceğimizin teminatı gençlerimize seslenmek istiyorum. Bu vatanı onlara emanet edeceğiz. Atatürk Gençliğe Hitabeyi kaleme aldığında takvim 20 Ekim 1927’ydi. Orada diyor ki; Bağımsızlık ve Cumhuriyetin en değerli miras ve hazine olduğunu ve gelecekte bu hazineden seni mahrum etmek isteyecek dahili ve harici düşmanların olacaktır diyor. Geldiğimiz bu noktada bundan 90 yıl önce Gazi Mustafa Kemal’in vermiş olduğu mesaj halen güncelliğini koruyor. Bu anlamda benim bireysel düşüncem şu. Biz gençlerimize sevgi olgusunu doğru, güzel, ananeli gelenek ve göreneklere bağlı olarak aşılamalıyız. Sevgiyi iliklerine, yüreklerine, beyinlerine işlemek çok önemli. Bana göre her Türk gencine Hacı Bektaş Veli’ye, Mevlana’ya, Çanakkale Gelibolu’ya ve Anıtkabir’e her Türk gencine gezdirmek oradaki yaşananları tüm gerçekliğiyle onlara anlatmak bizlerin en önemli görevidir. Bu duygu ve düşüncelerle Yalova’mızın düşman işgalinden kurtuluşunun 95 yılında başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşları olmak üzere, 15 Temmuz sürecinde ve terör karşı verilen mücadelede kaybettiğimiz bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Gazilerimize yaralılarımıza bir kez daha acil şifalar diliyorum. Allah bir daha bu ülkeye istiklal marşı yazdırmayı nasip etmesin.” Başkan Salman’ın yapmış olduğu konuşmanın ardından resmi tören son buldu.